içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Abhaz Diasporasının Dünü ve Bu Günü

Abhaz Diasporasının Dünü ve Bu Günü

 

Diyaspora kelimesi ilk kez olarak Yahudiler için kullanılmıştır. Ancak kelime XX. yüzyılın ilk yarısından itibaren daha kapsamlı bir anlam ifade etmeye başlamış ve bilim adamları tarafından diaspora kelimesinin önceki anlamının da zamanla aşındığı da ifade edilir olmuştur. Artık sadece anayurttan kopma yeterli görülmemekte, bu topluluğun yaşadığı yeni yerlerde çeşitli diaspora kurumlarına (örneğin; kendilerine has örgütlenmelere, okullara, ibadethanelere, sivil toplum veya politik yapılanmalara) sahip olmaları ve tüm bunların dışında dil, tarihsel bilinç, ulusal hedef, ortak bir kader gibi olguların da varlığına gerek duyulmaktadır.

 

«Diaspora» kelimesinin anlamı genişledikçe bu konudaki araştırmalar da aynı oranda artış göstermeye başladı. En çok da 1980'li yıllarla birlikte. Artık sadece tarihçiler değil, sosyologlar, demograflar, ekonomistler, politologlar, gazeteciler ve sivil toplum önderleri de diaspora kavramına özel bir önem vermeye başladılar. Ancak diaspora araştırmaları konusunda ilk adımların ABD ve AB ülkelerinde atıldığını da belirtmemiz gerekir.

 

Öyle veya böyle, bu güne kadar diaspora konusundaki araştırmalar henüz sağlıklı bir temele oturmuş değil. Bilindiği gibi bu terim sadece Yahudiler için kullanılmaktaydı. Artık birçok kişi «eski» diasporaları «klasik» diaspora kapsamında ele almayı tercih ediyorlar. Bununla birlikte «yeni» diasporalar adı altında (daha çok XIX-XX.yüzyıllarda ortaya çıkan) başka bir sınıflandırmaya da gidilebiliyor. «Kısa Rus Ansiklopedisi» sayfalarından edindiğimiz bilgilere göre bir yerden bir başka yere göç eden sosyal grupların «diaspora» olarak adlandırılabilmeleri mümkün. Bu ve benzeri birçok görüşte «diaspora» tanımının çok kapsamlı bir alanda kullanıldığına şahit oluyoruz. Ancak net manası konusunda görüş birliğine varılmamış olması nedeniyle bilim adamları arasındaki tartışmalar aralıksız devam ediyor. Yukarıda bahsettiğim ülkelerde son dönemlerde diaspora konusunda çok yönlü ve ciddi araştırmalar yapılıyor. Gidilen ülkelerdeki yeni yaşamları, ana dillerinin durumu, ulusal bilinç düzeyleri, yaşadıkları toplumun gelişimine olan katkıları gibi konular, özellikle de sen 20 yıl içerisinde etraflıca ele alınmaya başlandı. Bu konuda yayınlanmış çok sayıda monografi, makale ve tezler bulunuyor. Ayrıca bilimsel toplantılar ve forumlar da cabası. Bu araştırmalarda, daha köklü olan Yahudi ve Ermeni diasporalarının yanı sıra, sonradan şekillenen Japon, Kore ve diasporaları da incelenmeye başlandı. Bu konularda aralıksız olarak çeşitli yayınlara ve akademik çalışmalara şahit olmaktayız. Elbette Afrika, Asya, Arap ve Kafkas diasporaları ile de ilgili yeni yeni bazı çalışmaların da yapılmaya başladığını ifade edebiliriz.

 

Bu yayınlar arasında Yale Üniversitesinin yayınladığı Carol K .Ember  ve Melvin Ember ile lan Skoggard'ın iki ciltlik ortak çalışmaları özel bir yer işgal etmektedir. Bu çalışmada çeşitli ülkelerden çok sayıda bilim adamının da katkısı bulunmaktadır.

 

Eserin birinci cildi, diasporaların şekillenmeleri ile ilgili tarihi süreci ve farklılıklarını ele alır. İkinci ciltte ise diasporalar ayrı ayrı incelenerek, isimleri, kapsadıkları etnik grup, yaşadıkları coğrafya, tarihleri, demografik yapıları, dil, kültür ve aile yapılanmalarıyla, dinleri, örf ve adetleri, bayramları, yaşadıkları yere olan bağlılıkları ve diğer diasporalarla olan ilişkileri ortaya konmaktadır.

 

ABD, Kanada ve İngiltere'nin çeşitli üniversitelerinde diaspora araştırma merkezleri bulunmaktadır. Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Avustralya ve Asya ülkelerindeki üniversitelerde diaspora konuları yüksek lisans düzeyinde programlara dahil edilmiştir. Artık Diasporoloji Enstitülerinin kuruluşuna da şahit olmaktayız. Bu çerçevede yaklaşık 20 yıldır çeşitli bilimsel dergiler de yayınlanmakta olup, bu yayınlarda diasporal konuları ele alan son derce kapsamlı ve yararlı yazılar bulanmaktadır.

 

Eski Sovyet cumhuriyetleri de son dönemde diasporoloji konusunda önemli adımlar atmaya devam ediyorlar. Bu alanda Rusya Federasyonu, Kazakistan ve Ermenistanlı bilim adamlarınca yapılanlar hiç de azımsanmayacak düzeydedir.

 

Bilim madamlarının ifadelerine göre küreselleşmeyle birlikte daha iyi yaşam koşulları peşine düşen insanlar bu yüzden başka ülkelere yönelmiş durumdalar. Son 50 yılda kendi topraklarını bırakarak başka ülkelere göç edenlerin sayısı üç kat kadar artış göstermiş bulunuyor. 50 - 55 yıl önce bu sayı 75,5 milyon iken 2009 yılında 213,9 milyona ulaştığı belirlenmiştir. Bu artışa, diasporaların bulundukları ülkelerde giderek daha organize olmaları da katkı vermektedir.

 

Rusya'da diasporalarla ilgili tarihi sürecin araştırılması çalışmaları özellikle 1990 yılından itibaren başladı ve son 20 yıl içerisinde ise tanınmış bilim adamları tarafından diasporoloji konusunda çeşitli çalışmalar ortaya kondu.

 

Tarihi sürece göre Dünya’daki diasporalar arasında Kuzey Kafkas diasporası da yer almaktadır. Bu diasporanın kapsamında Adıgeler, Ubıkhlar, Osetler, Karaçaylar, Balkarlar, Çeçenler, İnguşlar, Dağıstan halkları bulunmakta olup, Abhaz ve Abazin halkı da aynı diaspora içerisinde yer almaktadır. Türkiye, Suriye, Ürdün ve Mısır gibi ülkelerde ise terminolojik olarak «Çerkeş diasporası» deyimi kullanılmaktadır. Rus bilim adamları arasında tırnak içerisinde «Çerkeş diasporası» terimini ilk kullanan kişi ise F.Baderkhan'dır. Bunun da nedeni, Abhazlar da dâhil olmak üzere Kuzey Kafkasya diasporasına genel olarak «Çerkeş diasporası» denmesidir.

 

Bilindiği üzere «Çerkeş» diasporası kavramı bilimsel alanda eski olarak görülmemektedir. Bu kapsama girenler, XIX.yüzyıldaki Kafkas savaşları sonucundaki sürgünler sonucu Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Anadolu coğrafyasına yerleştiler. Bu dönemde karşı karşıya gelen Rus Çarlığı, Osmanlı İmparatorluğu, İran, İngiltere ve Fransa'nın çıkar çatışmaları nedeniyle zamanın Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yer alan günümüzdeki Türkiye, Suriye, Ürdün, İsrail, Mısır ve Tunus gibi ülkelerin topraklarına, sürgün edilen Çerkeş halkları iskân edildiler. Bu iskânla birlikte Arap toplumları arasında «Al -Çerakes» diye adlandırılırken Türkiye'de ise Abhazlar «Abaza veya Abazalar» şeklinde tanımlandılar. Ancak kaynaklara göre Çerkeş kelimesi XII.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştı ve Adıgelere ait bazı etnik grupların adıydı. Yine bilindiği üzere Kuzey Kafkas dil ailesi grubuna Abhazca ve Adıgece de dahildir.

 

Rusya Federasyonunda ve özellikle de Kuzey Kafkasya'da diasporoloji ile ilgilenen bilim adamları çok sayıda eser verdiler ve bu alandaki çalışmalar her geçen gün daha da artış göstererek devam ediyor. Abhaz-Abaza bilim adamları arasında ise tarihçilerden G.Dzidzarya, Ş.İnalipa, G.Amıçba, YArgun, A.Çrıgba, M.Thaytsuk, Kh. Âmıçba ve R.Guajvüba eserlerinde «muhaceret» yani sürgün konusunu etraflıca ele almaya çalıştılar. L.Kuçuberiya, B.Şinkuba, D.Çaçkhaliya ise çeşitli edebi ürünleriyle bu konuları gündeme taşıdılar. Genç bilim insanlarımızdan Esma Gurguliyapha ise «Kuzey Kafkas diasporası kapsamında Arap dünyasında Abhazlar» adı altındaki doktora tezi ile akademik kariyerine ilk adımını attı. Bu satırların yazarı da Türkçeye ‘de çevrilerek yayınlanan «Seferberlik Zamanı» adlı eserinde diaspora ile anavatan arasındaki ilişkilerin tarihini ana hatlarıyla ve kronolojik olarak ele aldı. (Vahtang Abhazou «Seferberlik Zamanı» 2013-İstanbul) Ancak belirtmemiz gerekir ki tarihi alanda birçok çalışma ortaya konmasına rağmen Abhaz diasporasının oluşumu ve tarihsel süreci ile ilgili kapsamlı bir çalışma henüz bulunmamaktadır.

 

Rusya Federasyonu bilim adamları arasında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki Kuzey Kafkas diasporasını Abhazlar da dahil edilerek inceleyen ve bu diasporanın oluşumu ile geçirdiği evreleri konu alan yazılara rastlanmaktadır.

 

Burada batılı kaynaklar arasında da sıklıkla olmasa da «çerkes» diasporasından söz edilmekte olunduğunu belirtmemiz gerekir. Eski olmadığına vurgu yapmaları ise bu konuda etraflıca araştırma yapılmamış olmasını ortaya koyuyor. Diasporologlar arasında ise henüz Abhaz diasporası adı altında herhangi bir araştırma söz konusu değil. Her şeye rağmen Abhaz diasporasını da kapsayarak Çerkes diasporasının yeni oluşmadığını ve mazisinin bin yıl öncesine dayandığını, bu yüzden de yeni diasporalar kapsamında ele alınıyor olmaya başlanmasını da doğru bulmadığımızı ifade edelim.

 

Batılı bilim adamları gibi Rus ve Kazak bilim adamları da diasporaların sınıflandırılması konusunda görüş birliği içerisindeler. Ancak hangi diasporaların kadim, hangilerinin ise yeni oluştuğu konusunda ciddi tartışmalar halen devam ediyor.

 

Prof. R. Koen, diasporaları dört ayrı bölümde sınıflandırıyor. G. Şeffer ise yediye ayırıyor. Bilim adamı V.Polkov ise sekiz ayrı sınıflandırmada bulunuyor ve diasporaların hangi formlarda oluştuklarını da ayrıca inceliyor. Polkov, araştırmasında diasporaların kendi istekleri ile mi yoksa zorlama sonucu mu oluştukları konusunu da ortaya koymaya çalışıyor. Ayrıca diasporaların ayrılmak durumunda kaldıkları topraklarda kendi devletlerinin olup olmadığını da gündemine alıyor. Burada konuya iki ayrı yönden yaklaşıp birinci aşamada tarihi bir anavatana sahip olanlarla, güvendikleri ve tanınmış olan bir devlete sahip olmayanlar başlığı altında özellikle Çingene ve Filistin diasporaları ele alınıyor.

 

Çeşitli görüşlerin varlığına rağmen diaspora araştırmalarında Sosyolojik, politik ve etnik yapılar ön plana çıkıyor.

 

Bilim adamlarının bir çoğunun ifadesine göre diaspora oluşturmak ve geliştirmek her etnik grubun üstesinden gelebileceği bir süreç değil, bunun için öncelikle asimilasyona karşı direnç gösterebilecek güce sahip olunması gerekiyor.

 

Rusya'da diaspora konusunu gündemde tutan yayınlar arasında «Etnografiçeskoye obozrenye» başta geliyor. Kanada'da ise 1991 yılında İngilizce olarak yayına başlayan «Diaspora» dergisinin bir benzeri 1999 yılından itibaren Moskova'da «Diasporalar» adıyla yayınlanmaya başladı. Yılda dört kez yayınlanan derginin sayfalarında diaspora konusunu işleyen çok sayıda makale yer alıyor. 1996 yılında yine Moskova'da «Diaspora ve Entegrasyon Enstitüsü» (BDT Ülkeleri Enstitüsü) kuruldu. Bu enstitünün yayınladığı diaspora bülteninde ise diaspora konusunu ele alan bilimsel yazılar ve çeşitli konseptler yer alıyor. 2007 yılında da Rus diasporasına yönelik «Rus Dünyası Vakfı» kuruldu.

 

Çok ilginçtir, Kazakistan diaspora araştırmaları açısından en istikrarlı ve organize ülkelerin başında gelmektedir. Kazak bilim adamları uzun süre «Kazak diasporası; problemleri ve perspektifleri» konusunda araştırmalar yürüttüler. 1980'li yılla¬rın sonuna doğru bu konuda çok sayıda doktora tezinin savunulduğunu ve son beş yılda ise hatırı sayılır ölçüde akademik çalışmanın yayınlandığını görmekteyiz. Elbette tüm bu çalış¬malar, devletin tam desteği sayesinde kapsamlı bir şekilde yürütülebilmektedir. Ancak her şeye rağmen diaspora araştırmaları konusunda ortaya konan çalışmalar bizce son derece cılız ve yetersiz durumdadır.

 

Diaspora konusunda Ermenilerin durumuna gelince; bu konudaki çalışmaların başlangıcı 1964 yılında kurulan «Kültürel İlişkiler Komitesine» dayanır. Ancak komitenin aktif olarak çalışmaya başlaması Ermenistan'ın bağımsızlığını elde etmesinden sonradır. Bu süreç içerisinde komitenin yapısı ve adı değiştirilerek önce dışişlerine bağlı bir birim halıne getirildi. 2008 yılından itibaren ise Diaspora Bakanlığı olarak hizmet vermeye başladı. Aynı şekilde Suriye ve İsrail'de de soydaşlarla ilgili bakanlıklar bulunmaktadır.

 

Abhazya ise yurt dışındaki diasporasına eskiden beri yakın ilgi göstermekteydi. Ancak diaspora konusu ne yazık ki tarih ve etnografya araştırmaları kapsamında kaldı ve bağımsız bir alan olarak bilimsel araştırma sahası bulamadı. Sadece çeşitli akademisyenlerin bazı çalışmaları ile bu alanda temel olabilecek eserlerinden söz edebilmek mümkün olabilmektedir. Örneğin: G. Dzidzarya, Ş.İnalipa, Y.Argun, R.Guavüba ile V. Aphazou'un kitapları ile L.Kuçuberiya, E.Grguliya ve B.Şinkuba'nın bilimsel makaleleri bu alanda ilk akla gelenlerdir.

 

1985 yılından sonra Sovyetler Birliğinde gelişen demokratik süreçler sonucu Abhazya'da yurt dışındaki diasporasıyla ilişki kurabilecek yollara kavuştu. Bu sayede 1989 yılında Prof. B.Tarba'nın başkanlığında «Apsadgiıl»(Anavatan) adı verilen bir sivil toplum örgütü kuruldu. Bu örgüte daha sonra sırasıyla S.Tarkiıl ve diasporada yakından tanınan ünlü etnolog Yura Argun başkanlık ettiler. 1989 yılında bu kuruma paralel olarak «Demografya Vakfı» kuruldu ve bu örgüt 28-04-1990 tarihinde resmen kaydını yaparak R.Khikuba başkanlığında çalışmalarına başladı. 1991 yılından itibaren ise başkanlık görevini Givi Dopua üstlendi. 21 Mart 1993 yılında ise bu kez Geriye Dönüş Devlet Komitesi adı altında resmi bir kurum oluşturuldu ve başına da Nugzar Aşuba getirildi. Ancak 1995 yılında Komite lağvedilerek Demografya Vakfı olarak yeniden yapılandırıldı ve bu kez başına Fenya Ayüzdba atandı.

 

Lağvedilen GDDK'nın bir bölümü özellikle vatandaşlık işlemlerini gerçekleştirmek amacıyla Dışişleri Bakanlığına bağlı bir birim olarak hizmete sokuldu ve başına da aynı zamanda Dışişleri Bakan yardımcılığı görevini de üstlenen Fadel Arüy-taa getirildi.

 

1996 yılı nisan ayı itibarıyla Cumhurbaşkanlığı kararnamesi uyarınca Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak Yurtdışındaki Soydaşlarla İlişkiler Komisyonu oluşturuldu ve başkanlığına ise Oktay Çkotua getirildi. Aynı dönemde Demografya Vakfı'nın başkanlığına ise Givi Dopua atanmıştı.

 

1998 yıl nisan ayında Yurtdışındaki Soydaşlarla İlişkiler Komisyonu ile Demografya Vakfı tekrar birleştirildi ve başlangıçtaki Geriye Dönüş Devlet Komitesi haline dönüştürülerek Givi Dopua başkan olarak atandı ve o dönemden bu güne kadar sırasıyla A.Şinkuba, A.Mukba, Z.Adleyba ve Kh.Copua aynı görevi üstlendiler. Günümüzde ise başkanlık görevini V.Haraziya yürütüyor.

 

2011 yılının ocak ayından itibaren 2015 yılı aralık ayına kadar Geriye Dönüş Devlet Komitesi ve Türkiye Abhaz Dernekleri Federasyonu, ortaklaşa olarak «Apsadgiıl agueysıbjı» gazetesini çıkardılar. Aylık olarak Türkçe ve Abhazca 60 sayı yayınlanan gazete, diaspora ve anavatan arasında bir köprü görevi görerek sosyal yaşam, dil, tarih, kültür konulu haber ve yazıları insanlarımıza ulaştırma çabasında oldu.

 

Tekrar başa dönecek olursak, Abhazya'daki politik süreçteki değişimler her geçen gün biraz daha kendini gösterirken 1992 yılının temmuz ayında Abhaz-Adige halkları kültür festivali düzenlendi ve bu festival kapsamında Türkiye, Suriye, Ürdün, ABD ve Yugoslavya gibi Dünya’nın bir çok köşesinden diaspora temsilcileri Abhazya'da bir araya geldi.

 

7-8 Ekim 1992 tarihinde ve savaşın devam ettiği bir süreçte ise Gudauta'nın tarihi Lıkhnı köyünde ilk kez olarak toplanan Dünya Abhaz-Abazin Halkı Kongresi'ne yine aynı şekilde Türkiye, Suriye, Ürdün, ABD, Almanya ve Hollanda gibi birçok ülkeden 125 delege katıldı. Kongre sonucunda başkanlığa Prof. "Taras Şamba getirilirken Abhazya'dan S.Tarkiıl, Abazaşta'dan Sonuva, Türkiyeden A. Açüışba, Avrupa ülkeleri adına N. Açlakhua, ABD'den İ.Kazanba ve Arap ülkelerinden F. Arıüy-taa başkan yardımcılıklarına seçildiler. Genel sekreterlik görevini ise G.Alamiya üstlendi.

 

Sivil toplum örgütlerinin tamamı, soydaşlarımızın anavatanlarına dönüş sürecine tam bir destek sağlıyor, ayrıca; dil, tarih, gelenek ve ulusal bilincin korunması için var olan ilişkileri daha da geliştirmeye çalışıyorlardı. Bu kurumlarımız bugün de aynı gayreti aralıksız sürdürmekteler.

 

Halk arasında sürgüne maruz kalanların gitmeden önce kendilerine ait olan pınarları, düşmana bırakmamak için dönecekleri güne kadar körelttikleri söylenir. Bunlar arasında geri dönüp o pınarlarını yeniden akıtmaya başlayanlar olduğu gibi, henüz anavatanlarına gelemeyen çok sayıda insanımız var. Bu kardeşlerimiz nerede olurlarsa olsunlar içtikleri hiçbir suda kendi pınarlarındaki eşsiz lezzeti asla bulamayacaklarını unutmamalılar. Abhazya'da bu şekilde körelmiş durumda bulunan ve sahiplerini bekleyen sayısız pınar bulunuyor. Bu pınarlar bizim soyumuzdur, geçmişimizdir ve ruhumuzdur... Ama aynı zamanda aydınlık geleceğimize doğru giden yolumuzdur.

 

Vahtang Abhazou

Bu yazı 2580 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI