içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

23 Nisan Çocuk Bayramı, TRT krizi ve Hukuk

 

                              23  Nisan Çocuk Bayramı, TRT krizi ve Hukuk

                                                                                                                      Av. Rahmi Tuna

 

            23 Nisan Çocuk Bayramı nedeniyle düzenlenen kutlama törenine önce davet edilip sonra Gürcülerin itirazı üzerine retedilen Abhazya Cumhuriyeti'nin çocuk ekibinin bu törene katılmasının engellenmesine dair hukuki bir yorum yapmak istiyorum.

 

            TRT yönetimi ciddi anlamda hukuksal, siyasal ve demokratik açılım esaslarına aykırı olarak bir karar almıştır. Ayrıca bu kararı Gürcistan'ın tepkisi ile almış olması bu topraklarda yaşayan milyonlarca Abhaz ve Çerkes halkını ciddi anlamda tedirgin etmiştir.

 

            Ben önce bu ret olayının hukuki boyutuna kısaca değinmek istiyorum.

 

            Abhazya her şeyden önce,  uluslar arası hukuk ilkelerine uygun olarak kurulmuş bir devlettir. Bu anlamda Abhazya'nın devletleşmesi için gereken uluslararası hukukun kabul ettiği şartların tümü mevcuttur. Bu şartlar nüfus unsuru, ülke unsuru, hükümet unsuru ve egemenlik unsurudur.

 

            Abhazya Cumhuriyeti bu unsurları tamamen taşımaktadır, diğer yönden Abhazya Cumhuriyeti her hangi bir devlete ait toprağı güç kullanarak, zorla işgal ederek kazanmamış tam tersine gerek Sovyet Anayasasına göre, gerekse Gürcü Anayasasına göre sahip olduğu ülke topraklarını düşmanca bir istilaya ve elinden alınma isteğine kaşı koyarak kanları ve canları pahasına korumuş ve bu toprakların kendisine tarihi aidiyetini tescil etmiştir.

 

            Burada bir noktaya daha değinmek istiyorum, Abhazya halkı ve yönetimi Sovyetler Birliğinin dağılma sürecine girdiği sırada Gürcistan yönetimine açık ve net olarak kendi haklarının da korunduğu ve kabul edildiği bir yönetim ve birlikteliği istemiştir. Ne var ki Gürcistan yönetimi Abhazya'nın bu haklı ve hukuki isteğini kesin olarak ret ederek hapishanedeki tutuklularını bile serbest bırakmak suretiyle Abhazya'ya yoğun bir askeri saldırı başlatmıştır. Yapılan savaştan Abhazya zafer kazanarak çıkmış ve korumuş olduğu kendi topraklarında devletini kurmuştur.

 

            Diğer yönden 1933 de imzalanmış olan Montevideo sözleşmesine göre devlet olması için bir topluluğun taşıması gereken şartları Abhazya Cumhuriyeti Uluslar arası Hukuka göre taşmaktadır. Bu şartlar; daimi bir nüfus, belirli bir ülke, hükümet ve diğer devletlerle ilişkiye girme yetkisi olan bir kuruluştur şeklinde ifade edilmiştir.

 

             Okuyucunun iyice bilmesi için şunu bir kez daha iyice vurulamak istiyorum. Bir devletin devlet olarak uluslararası hukuka göre kabul edilebilmesi için tanıma şartı hiçbir şekilde kurucu unsur değildir. Bu konuda ortaya atılan teorilerin hiç birisi tanımayı kurucu unsur olarak kabul etmez. Ayrıca tanıma açık ve hukuki (Deyyura) şeklinde olabileceği gibi gizli olarak (Defacto) da olabilmektedir. Bunun da anlam şudur. Hukuki anlamda tanınmamış olsa bile bir devlet yeni kurulan bir devletle ticari münasebetlere, kültürel ilişkilere girmek suretiyle zımni olarak bu devletin varlığını kabul eder.

 

            İşte karşımıza çıkan bu olay, bu duruma uygun düşmektedir. TRT'nin Abhazya'dan gelecek ekibi Abhazya Cumhuriyeti adıyla ve Abhazya Cumhuriyetini temsilen gelmesini kabul etmeyerek Gürcistan bayrağına tabi tutması iki olumsuz unsur taşımaktadır.

 

            Birincisi; bu davranış uluslararası hukuka aykırı ve yeni kurulan devletin varlığı ile ilgili olarak yetersiz ve bilgisiz bir tutum ve değerlendirme sergilemiştir. Ayrıca tarihi ve geçmişteki olaylara bakıldığı zaman bu tutumun ne kadar yanlış olduğunu açıkça görebiliyoruz.

 

            İkincisi;  Türkiye Cumhuriyeti açık ve net olarak ABD'nin etkisi ile bloklaşan dünyada Rusya'ya karşı Gürcü devletini desteklemektedir. Ancak bu topraklarda kanı canı ve emeği geçmiş milyonlarca Abhaz ve Çerkes kökenli insanın varlığını ve isteklerini  bu TRT zihniyeti yok saymıştır.

 

            Kaldı ki bu gün demokratik açılım diye büyük çapta mücadelenin verildiği ve umutların yeşerdiği bir zamanda keyfiyet ve kemiyet bakımdan çok büyük önem taşıyan Abhaz ve Çerkes toplumunun istek ve taleplerini haksız, taraflı ve uluslararası hukuka aykırı olarak ret edilmesini hiçbir biçimde uygun bulmuyorum ve hukuk adına, tarih adına, açılım ve demokratikleşme adına protesto ediyorum.

 

 

Bu yazı 1735 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI