içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

YENİ YILDA, YENİ BİR ESER...

YENİ YILDA, YENİ BİR ESER...

 

William Shakespeare’in “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” derken kastettiği sanıyorum sadece “İnsan” olmanın ta kendisiydi...

 

Neyin iyisi, ya da en iyisi olursanız olun, önce “insan” olmalısınız; iyi bir sanatçı, sporcu, bilim adamı, din adamı, amca, dayı, müslüman, hristiyan, abaza, adige, türk veya rus... Ne olursanız olun, önce “insan” olamadıktan sonra, olduğunuz diğer şeylerin hiç bir kıymet-i harbiyesi yoktur, olamaz... 

 

Bizim örf ve adetlerimizin, kutsal yaşam/altın yaşam dediğimiz “Xiabze”mizin temel hedefi de insanı “insan” yapmak değil midir aslında?... Toplumsal yaşamımızda tabiattaki diğer tüm varlıklar, elbette son derece değerli ve saygıdeğerdir, ama  “Awayüıpsı” dediğimiz kişinin, konumu ve statüsü her zaman çok daha özel, çok daha farklıdır. Zira kişiliği, tutum ve davranışlarıyla sosyal yaşamı oluşturan, aynı zamanda da tek başına aldığı kararlarla doğadaki tüm varlıkların hayatını kökünden etkileyebilen ve yönlendiren sadece ve sadece insan dediğimiz varlıktır...

 

Yüksek insani değerlerle yoğrularak yetişen bireylerin oluşturduğu toplumlar, önce  huzur ve refahı, ardından da toplumsal mutluluğu yakalayarak etraflarınna da bunu dalga dalga yayarlar. Tarih boyunca bu çizgiyi yakalayan ulusların çevrelerindeki diğer kültürleri de derinden etkileyerek ne büyük medeniyetler oluşturduklarını görmek  her zaman olası.

 

Binlerce yıllık süreç içerisinde Apsuwara öğretisiyle yoğrularak gelen. Zamanla yolunun kesiştiği diğer kültürleri ve dinleri ise kendi bünyesi içerisinde kardeşçe kucaklaştırıp barış içerisinde yaşatan örnek bir toplumun fertleriyiz. Her ne kadar günümüz dünyası toplumumuzu ciddi bir erozyona tabi tuttuyorsa da, geçmişin kökleri hala sapasağlam ve yeni sürgünler vermeye de her daim hazır... Yeter ki iklim uygun olsun, yeter ki bahçevanlar gönüllü ve umutlu olsun...

 

Değerli dostlar, Apsuvara felsefesinin binlerce yılın içerisinden süzülüp geldiğini biliyoruz. Hatta bu gün Apsuwara dediğimiz bu öğreti, bu yaşam felsefesi, belki de semavi dinler öncesi dönemlerde toplumumuzun dini inancıydı, kim bilir? Buna rağmen Abhazya tarihin en eski hristiyan devletlerinden biri. Hz.İsa’nın havarisi Sen Simon, ya da abhazca söylenişiyle “Zusxan Tata” son zamanlarını Abhazya’da yaşadı ve burada yaşama veda ederek toprağa verildi. Bu gün Psırdzxa’da (Afon Tçıts) onun adını taşıyan tarihi kilise hala ayakta. (Sen Simon dışında, iki havarinin daha Abhazya’da bulunduğuna dair iddialar da söz konusu) Ayrıca Abhazya’nın her yerinde çok eski dönemlere ait tarihi kiliselere rastlamak da olası. Son zamanlarda Abhazya kilisesi de kendi çapında ciddi bir bağımsızlık mücadelesi vermekte.

 

Abhaz toplumu Osmanlı ile ilişkileri ile birlikte hristiyanlığın yanısıra islamiyetle de tanıştı ve zamanla onu da bünyesine alarak günümüze kadar yaşattı. Günümüzde toplumumuzun bir bölümü hristiyan, diğer bir bölümü, özellikle de diyasporada yaşayanlar ise müslüman. Ancak bir politikacının çok güzel ifade ettiği gibi “Bir kısmı hristiyan, bir kısmı da müslüman olan bu toplumun tamamı Abhaz...”

 

Şimdi bir yeni yıl yazısında bütün bunların yeri ne? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Özen abi “senden bir yeni yıl yazısı bekliyorum” diye mesaj attığında çok yoğun olduğumu ifade ederek affımı rica etmiştim. Gerçekten de önümde yığılı duran tercüme çalışmaları nedeniyle kafamı bile kaldıracak zamanım yok maalesef. Ama sonunda dayanamadım ve üzerinde fazlaca düşünmeye de gerek duymadan toplumsal yararına da inanarak bu yazıyı yazmaya karar verdim.

 

Biliyorsunuz, Abhazya devletinin ve halkının en önemli önceliklerinden biri diyasporada yaşayan soydaşlarımızın anavatanlarına dönüşlerini sağlayabilmek. Ancak bunun, uzun ve meşakkatli bir süreç olduğu ve son derece kapsamlı çabalar gerektirdiği de çok açık. Diyasporadan dönen insanlarımızın Abhazya’da huzurlu bir yaşam oluşturabilmeleri ise bu sürecin hiç şüphesiz en önemli ayağı. Bunun için dile getirdikleri bazı taleplerin karşılanması da hayati derecede önemli... İşte bu anlayışla, rahmetli Yura Argun’dan kurucu cumhurbaşkanımız rahmetli Ardzınba’ya kadar herkes, başkent Sohum’da, ülkemize ve toplumumuza yaraşır bir camiin inşaası için insanüstü bir gayret gösterdiler. Ama ne yazık ki her seferinde son anda ortaya çıkan bazı sorunlar yüzünden bu istekleri bir türlü gerçekleşemedi. Son dönemlerde ise Abhazya müftülüğünün girişimleri sonucu başkent Sohum’da mevcut mescidin bulunduğu yerde, etrafındaki metruk yapıların satın alınmasıyla elde edilecek alana uygun bir caminin yapımı konusunda devlet yönetiminden onay alınmış bulunuyor. Bu durum, hem ülkemiz, hem başkentimiz, hem de toplumumuz açısından son derece sevindirici bir gelişmedir.

 

Değerli dostlarım; uzun yıllar üzerinde çalıştığım Kuran-ı Kerim’in abhazca meali konusunda beni en çok yüreklendiren ve destekleyenlerin başında Abhaz kilisesinde görev yapan hristiyan din adamlarımızın olduğunu söylemem buradaki genel yaklaşımı anlamanız için yeterli olur sanırım. Din, Abhaz toplumunda hiç bir zaman ayrışma konusu olmamış, Abhaz toplumu tüm dinlere ve inanışlara her dönem azami saygıyı gösterebilmiştir, elbetteki farklı düşünen kişiler geçmişte olduğu gibi, gelecekte de olacaktır, ancak istisnalar kaideyi bozmaz...  Zaten bize düşen de toplumun ezici çoğunluğunun sahip olduğu güzelliği elimizden geldiğince yaşatmak ve yaşamak olmalıdır.

 

Uzun sözün kısası, görev bizlere düşüyor sevgili dostlar, her alanda yeniden yapılanma zorunda olan ve bir çok şeyi de son derece kıt imkanlarla gerçekleştirmeye çalışan anavatan insanına bunu da yük etmeden, diyasporadaki Abhaz toplumu olarak  işin üstesinden bizler gelebilmeliyiz...

 

“İzin sorunu olmazsa, yer sorunu kalmazsa, bu camiyi yapmak bizim için sorun değil” diyen çok sayıda insanımızı bire bir dinlemiş bir kişi olarak, işte buradan çağrı yapıyorum, “Buyrun dostlar, gün bu gündür, madem beklediğiniz buydu, işte fırsat, sözümüzü pratiğe geçirmenin tam zamanı...”

 

Abhazya Müftülüğü bu konuyla ilgili bir yapılanma oluşturdu, başında Müftü Timur Dzıba’nın bulunduğu bir grup insan, resmi bir dernek çatısı altında yardım toplama kampanyasını Abhazya’da başlattı ve buradaki kardeşlerimiz açılan hesaba ilk bağışlarını aktardılar bile... Her şey insanlarımızın kontrolü ve denetimi altında, son derece şeffaf bir şekilde başlayıp öylece de sonuçlanacak. Benim sizlerden ricam, Abhazya Temsilciliğimiz, Federasyonlarımız ve Derneklerimiz aracılığıyla gerekli bilgilere ulaşarak, desteklerinizi bir an önce müftülüğün bu konu için açtığı özel hesaba ulaştırmanız, ya da güvendiğiniz kurumlar veya insanlar aracılığıyla aynı hesaba ulaştırmanız.

 

(Konu ile ilgili açılan hesaba ait bir kartı da yazı sonunda paylaşıyorum, bana verilen bilgiye göre dünya’nın her yerinde bu karta para yatırılabiliyormuş).

2019 yılının ilk aylarında en önemli işimiz bu olsun ve bu da bizim diyaspora adına anavatanımıza küçük bir armağanımız olsun, diyorsanız, ha gayret arkadaşlar, hay amarca dostlar!...

 

2019 yılı tüm dünya’ya ve insanlığa huzur, barış, eşitlik ve adalet getirsin. Dünya’nın dört bir yanını ateşe veren emperyal doyumsuzluğun, sonu gelmeyen vahşi savaşları da son bulsun. 2019 sabahı tüm insanlar, ait oldukları topraklarda, kendi yuvalarında, her türlü korku ve endişeden uzak mutlu bir yaşama gözlerini açsınlar...

 

Ve 2019 yılı, bizlerin de başkentimize rahmetli Ardzınba’nın hayallerini süsleyen güzellikte bir cami armağan edebildiğimiz yıl olsun!

 

Yeni yılınız kutlu olsun!...

          

           

 

 

Bu yazı 7041 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI