içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

RUŞBEY SMIR ANISINA

Yeri doldurulamayacak özel insanlarımızdan olan ve ulusal mücadele sürecinin sembol isimlerinden, milli şairimiz Ruşbey Smır bu gün (29.07.2019) sonsuzluğa yürüdü... 


Böylesine acı bir kayıptan dolayı hepimiz derin bir üzüntü içerisindeyiz. 


Bu vesileyle onun her dönem güncelliğini koruyan "Torunuma Vasiyet" isimli şiirini bir kez daha sizlerle paylaşmak isterim...


Ruhu şad, mekanı cennet olsun...

 

Torunuma Vasiyet

 

İşte böyle torunum, işte böyle İnal’ım, 
Zor günlerime umut; geldin bereketinle. 
Çıkmaza dayanmışken, aşması güç, dehşetli, 
Kök saldım ben tarihe, senin doğum müjdenle.

 

Ömre doğan yıldızım; ruhumla sarıp seni, 
Göğsüne iliştirdim, işte vasiyetimi. 
Yaralı kuşakları, düşündüm şimdi bir an, 
Yanıp kavrulup yiten, sönen yüz binlerce can.

 

Nasıl güç yetirirdi, atalarım, şaşarım, 
Dağ taş tepe demeyip, yurdu nasıl korumuş! 
Onların savaşları yaşattı bayrakları, 
Gölgesinde yaşayan o çilekeş halkları...

 

Kimi kanla yıkandı, kimi sürgüne mecbur, 
Bir fitneyi bitirmeden, türedi başkaları. 
Kimi çok yüceltildi, geçmişi ortadayken, 
Yönetici saflarında ne oldu faydaları?

 

Değişti yer adları, çalındı soyadları, 
Lâl ettiler milleti, vurdular dilimize. 
Zindan etraflarında uluyordu çakallar, 
Mazlumların ruhları ağlardı halimize.

 

Hangisini anlatsam, dünden sana torunum? 
Geçmişine yanmayan; kimdir o, kimlerdendir? 
Ayümaa, akhımaamız, eski atçarpınımız, 
Bir gün anlatır sana, çileli mırzakanımız.

 

Kaç kez Lıxnı Aşta’da, dillendirdik dertleri, 
Kaç kez “birlik! birlik” diye, çınladı feryadımız. 
Bizler çırpınmaktayken, yan çizdi kimileri, 
Kimileriyse kaçtı, şükür aktır alnımız...

 

Kahraman yoldaşlarım, yanarlarken öfkeden, 
O tarihi meydanda, nutuk atmıştı deden. 
İspiyoncu bedbahtlar her an peşimizdeydi, 
“Yönetim”se, ulufe saçtı hep bol keseden.

 

Her yeri ateş sarıp, karışınca tüm güçler, 
Ağızlarından su akıttı, tüm midesi genişler. 
Ama o an güneşten, doğuverdi bir lider, 
Rüyalarda görülmez, o kıratta bir önder.

 

Bilgi, beceri ve güç, hepsi onda toplanmış, 
Cesaret ve umudu, hayalleri de aşmış. 
Düşmanla anlaşalım, derken “akl-ı evveller”, 
Geçti halkın önüne, sonra şahlandı gençler...

 

En ölümcül yerine, odaklanıp düşmanın, 
Vatan için, çocukluk ve canlarından geçtiler. 
Yıldırımlar göklerden feryat figan yağarken, 
Vampiri tarumara, tayfun olup estiler.

 

İlerledik hep böyle; “yenemeyizi” yenip, 
Zor olsa da uzağa, ulaştırdık mesajı. 
Kurtarıcıysa yandı, göremedik hiç onu, 
Reva gördük biz ona, İsa’ya yapılanı.

 

“Şimdi nasılız” diye sorar gibisin torun, 
Geleceğimsin benim, senden ne saklayayım, 
Halk yine kaderiyle bırakıldı baş başa, 
Yine sahipsiz yurdum, daha ne anlatayım...

 

Başımıza doluştu kötü günde kaçanlar, 
Bir kaşık bal çalmazsan, yataktan çıkmayanlar. 
İçimizde saklanıp, gölgelerken bizleri, 
Folluk yapıp makamı, yalan-dolan saçanlar.

 

Eli ayağı tutmayan, altın arabalarda, 
Eli ayağı tutan, kaldı salıncaklarda. 
Azgın dalgalar gibi hücumda yabancılar, 
Aç gözlüler vatanı parça parça satmada.

 

Yok olmakta dilimiz, bir köz gibi yavaşça, 
Doğum desen, hiç yok ki farkı kuru otlardan. 
Uyuşturan içkiyle harcanıyor tüm zaman, 
Gençlerin cesetleri, toplanıyor yollardan.

 

Makama benlik satan – büyük günah altında, 
Mülk için satılan da – büyük günah altında. 
Dostum diye satılan – büyük günah altında, 
Sülaleye satılan da – büyük günah altında.

 

Bizi ışıtsın diye, ne bekleriz göklerden? 
Haykırırım sizlere: ne var, kim ne yapıyor? 
Kimi geçer yanımdan, burnunu kıvırarak, 
Uzağı görmeyenler, beni deli sanıyor.

 

Yordum mu seni İnal, sıkıldın mı bunlara? 
Borç oldu artık her şey siz yeni kuşaklara. 
Yükünüz ağır evlat, güç yeter mi torunum? 
Yolunuz hayli uzun, göz keser mi torunum?

 

Yazık olur vatana, yarası dağlanmazsa, 
Katledilen halkımın, gönlü ısıtılmazsa. 
Yetiş sen delikanlım, toplansın yoldaşların, 
Ahahayt! narasıyla düş önüne onların.

 

Tüm dünyaya duyurun hazine ülkemizi, 
Ezelden ebede dek, ev sahipliğimizi. 
Atadan miras kalan cengâverliğimizle, 
Kurşunlara korkusuz göğüs gerdiğimizi.

 

Günahsız suçsuz yere asılan canlar için, 
Anaların dinmeyen kanlı gözyaşı için. 
Yurdundan uzaklara sürgün olanlar için, 
Zafer günü hayatta olamayanlar için...

 

O gün ben olmasam da, acılarım son bulur, 
Huzur bulur şehitler, güller koşar ruhuma, 
Bu sözümü unutma, kalbi pak, ışıldağım, 
Asla yüzemez gemi, bir kez batarsa suya!...

 

Ruşbey SMIR - 2012
Çeviri:Oktay Chkotua
Düzenleme:Ünal Gurguliya

Bu yazı 4188 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI