içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ezberler Bozulurken

EZBERLER BOZULURKEN

 

İnsanoğlu toplumsal varlık olarak var olduğundan beri, insan gruplarını bir arada tutabilmek için "tutunum" ideolojileri icat edegelmiştir. Klan Toplumu "ataların ruhu", Feodal toplum "Yüce sadakat",sanayi toplumu "milliyetçilik-ulusalcılık" tutunum ideolojiler ile toplumları "birlik ve beraberlik" içinde tutmaya çalışmıştır.

 

Küresel çaptaki hızlı değişim sürecinin toplumsal dinamikleri, sanayi toplumlarının etno-dinsel kimlik tasavvuruna dayalı ulus devlet modelini de değişime zorlamaktadır. Bu bağlamda, modelin kurum ve kuruluşlarının misyonu aşıldığından kendileri de aşınmıştır. Aşınan bu kurum ve kuruluşlar iyice tutuculaşıp retorikten başka bir şey üretemez hale gelmişlerdir. Oysa başında bulunduğumuz 21. yy tutunum ideolojilerinin eskimiş dilini geride bırakmıştır. Dolayısı ile bunlar da kendilerini yenilemek, yeni şeyler üretmek zorundadırlar.

 

Okul öncesi eğitimden itibaren, toplumsal yaşamın her alanına devlet eliyle beslenip, tüm bireylere şırınga edilenezberlerin yarattığı tahribatı onarmak için hayli zamana ihtiyaç vardır. Ortalama eğitimin ilköğrenim düzeyini geçmediği toplumumuzda, yaşamını kaliteli bir şekilde idame ettirebilecek mesleki becerilere sahip bireylerin nicelik olarak çok az olması, en büyük toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Diğer taraftan, iş bulma umudu ile geldiği büyük kentlerdeki yaşam karmaşasına uyum sağlayamayan, farklı olanı öteki olarak algılayan, hukuka güvenmeyen, bireysel yetersizliklerine gerekçe olarak ötekini gören, yaşamı ıskalama korkusu ile sabırsızlık, hayallerini gerçekleştirmek için kolaycılığa kaçmak vb. toplumsal ve bireysel defolarımızı gidermek nasıl mümkün olacak?

 

Sanayi sonrası toplum çağında (bilişim ve iletişim) gündelik yaşamın karmaşası nedeniyle sorunlarını çözmekte acze düşen ve bu durumu anlamlandıramayan, onun için de endişeye kapılan insanların sayısı gittikçe artmaktadır. Günlük yaşamın hızlı ritminden kaynaklanan bu endişe duygusunu, korku politikaları üretmek için malzeme olarak kullanan siyaset ve medya olumsuzlukların bir başka cephesini oluşturmaktadır.

 

Toplumda yaygınlaşan şiddet, öfke, korku, nefret, farklı olana tahammülsüzlük ve slogancılık kaygı uyandıracak ölçeklerdedir. Toplumsal paranoya haline gelen bölünme korkusu, her gün tanık olduğumuz baskı ve şiddet görüntüleri özellikle kadınlara yönelik cinayetlerdeki artış, toplu linç girişimleri, özellikle siyaset erbabındaki sağırlar diyaloğu, doğaya, hayvanlara ve çevreye hoyratça davranma, bireysel yetersizlikleri soyut hamasi böbürlenmelerle örtbas etmenin gündelik yaşamda sıkça görülmesi, gelecek adına kaygı vermektedir.

 

Elbette ki Abhaz Toplumu olarak bu erozyondan ari olduğumuzu söyleyemeyiz. Dünden bugüne, belleğinizi harekete geçirirseniz, ülke düzeyindeki bu toplumsal erozyondan Abhaz toplumunun da hayli etkilenmediğini söylemeniz mümkün değildir. İkide bir atalarının ruhuna referansta bulunanlar, yetmezliğini örtbas etmek için en ilkel hamasi söylemlere abananlar, durumdan vazife çıkarıp toplumun kendisine vermediği temsil yetkisini kullanmayı yöntem edinmiş "OTOKRATLAR", kendisi gibi düşünmeyenleri "HAİN" gibi ağır bir sözle itham edip, çıkarı söz konusu olduğunda "HAİN"le kol kola girip fotoğraf veren iki yüzlüler, toplumsal kültürümüzün en öne çıkmış değerlerini bile işine geldiği gibi eğip bükenler, JAKOBENLER ve SLOGANCILAR maalesef, bizim toplumumuzda da gereğinden fazla sayıda vardırlar.

 

Akhusba Feridun Aksoy

Bu yazı 4633 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI