içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Dayatma Kimlik

Kuzey Kafkas Halkları'nın 19.yüzyılın sonlarına doğru yaşadıkları büyük trajedinin travmaları,yeni yurt edindikleri Osmanlı İmparatorluğu'nun bakiyesi olan topraklarda da başka bir versiyonu ile devam etmektedir.Binlerce yıllık süreçte oluşmuş kültürel kimliklerini özgürce yaşamaları engellendi.Kısaca,başka birilerinin dayattığı "ortak" bir kimliği kabule zorlandılar.Kendilerini farklı hisseden kimselerin,dayatılan bir kimlikle özdeşleşme zorunda bırakılması o kimselerde psikolojik travma yaratır.Kuzey Kafkas Halkları maalesef,Cumhuriyet tarihi boyunca bu travmaya maruz kaldılar...

 

Cumhuriyetin kurucu iradesinde ,siyasi çoğulculuk idraki ile var olan Kuzey Kafkas kökenli kurucular,1924 yılından itibaren sistematik bir şekilde tasfiyeye uğradılar.1925 Yılında çıkarılan Takrir-i Sükun kanunu ile de siyasi çoğulculuk yerini "Çağdaş Türklük" ekseni üzerinde yükselen hegemonik-dayatmacı ve şedit siyasete terk etmişti.Bu sayede devletin hem sert hem de yumuşak gücü oluştu."Çağdaş Türk Seçkinleri" bu konumlarını kuruluş sürecinde birlikte mücadele ettikleri unsurları tasfiye ederek elde etmişlerdi.Üstelik bu seçkinler,elde ettikleri bu konumlarından en ufak bir ahlaki kaygı ve pişmanlık duymadan 1990'ların sonuna kadar gelebilmişlerdi.

 

1924 Yılı'ndan 2000'li yılların başlarına kadar süren bu  "Ancient Regime(Eski Düzen)" 'in nihai hedefi,tek tip insanlardan oluşan bir ulus yaratmaktı.Bu hedefe ulaşmada tehlikeli engeller olarak belirlenen "irtica,bölücülük ve komünizm" e hiçbir surette müsamaha edilmeyecekti.Her biri büyük bir engel olarak görülen bu tehlikeli faaliyetlere teşebbüs edenler,etmeyi  düşünenler için en ağır cezalar,en ağır işkenceler,itibarsızlaştırmalar devlet eliyle uygulanmaktaydı. Kurulan özel mahkemeler,olağandışı yasalar ve devlet pogromu ile "Çağdaş Türk" kimliği dışında kalan kimlikler bastırılıyor.bastırılamayan kimlikler ise aşağılanıp itibarsızlaştırılıyordu.

 

Soğuk savaş döneminde devletçe uygulanan,insan onurunu ayaklar altına alan bu baskı ve dayatmalara;ABD ve Batı Avrupa,Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin komünizme karşı mücadeledeki coğrafi konumundan kaynaklanan,ileri karakol rolü nedeni ile sessiz kalmayı tercih etmişti.Cumhuriyet'in siyasi paradigmasına göre,Türk olmayan Müslüman unsurlar asimilasyonla "Çağdaş Türkler" haline getirileceklerdi.Türkleşen bu unsurlar "Beyaz Türk" bile olabileceklerdi.Türk ve Müslüman olmayan unsurların büyük çoğunluğunu 1915 tehciri ile diğerlerini de mübadele,varlık vergisi,devlet pogromu,6-7 Ey lül olayları,Kıbrıs ve Batı Trakya bahanesi ile halletmişlerdi.

 

Yukarıda kısaca değindiğimiz tarihi ve siyasi gerçeklerin şartlarında,resmi ideolojiye hizmet ettiği sürece tahammül ve müsamaha gören bir "ULUSAL-KÜLTÜREL" örgütlenme modelini kabullenmek,acaba reel politiğe ne kadar uygundur.Soğuk savaş döneminden kalma örgütlenme modellerinde ısrar etmek.günümüz toplumsal dinamikleri ile izah edilebilir mi? Kaldı ki günümüzün temel anlayışı ,benzerlikler üzerinden tek tipleşerek değil,farklılıklar ile bir arada olmaktır.Kendini farklı hissedenleri "ortak bir kimlik"(Kafkas-Çerkes) ekseninde özdeşleştirme ısrarı,günümüzün temel anlayışına karşı çıkmaktır.İnsanlarımız kendilerini hangi kimliğe ait hissediyorlar ise,o kimlikleri ile ilkeli birliktelikleri galiba günümüz temel anlayışına daha uygun olacaktır.

 

Akhusba Feridun Aksoy

 

Bu yazı 5608 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI